29 Ağustos 2014 Cuma

FATİH-HARBİYE ROMANI GENİŞ ÖZETİ,KONUSU,ÇATIŞMALARI,KİŞİLER VE ÖZELLİKLERİ,YER,ZAMAN,DEĞERLENDİRME(AYRINTILI İNCELEME)

KİTABIN ADI                          : FATİH-HARBİYE
KİTABIN YAZARI                  : PEYAMİ SAFA
YAYIN EVİ                               : ÖTÜKEN
BASIM YILI                             : 1987
SAYFA SAYISI                        : 120
KİTABIN KONUSU:
Neriman’ın kendi kültürüyle Batı kültürü arasındaki kayboluşu ve  doğru yolu buluşu.
TEMA: Doğu-Batı Çatışması
GENİŞ ÖZETİ: Eserin baş kahramanı Neriman lise yıllarında tanıştığı ve yedi yıldır birlikte olduğu dostuŞinasi’den gittikçe uzaklaşmaya başlar.Artık o Şinasi’nin ve çevresindekilerin tanıdığı Neriman değildir.Giyimi,zevkleri,derslerine ve çevresine karşı olan tavırları değişmiştir.

Neriman son zamanlarda Doğu medeniyeti ve ona ait herşeyden nefret etmekte buna karşılıkBatı medeniyeti ve ona ait her şeye sevgi ve hayranlık duymaktadır.Bu yüzden İstanbul’da batının etkilerini en çok üzerinde taşıyan Beyoğlu semtine karşı aşırı sevgi duyar ve herfırsatta evlerinin bulunduğu Fatih’ten tramvayla oraya dolaşmaya gider.

Neriman Beyoğlu’na gide gele konservatuvarın Batı müziği bölümü ve Beyoğlu’ndan tanıştığı zengin aile çocuğu Macit’le arkadaş olur. Macit, Neriman’ın gözünde Batıyı ve medeniliği temsil eden bir gençtir.Bu yüzden ona karşı bir sevgi duyar.Hatta Neriman bir gün Şinasi ile okuldan birlikte çıkar.Ancak Neriman Şinasi’ye belki de hayatında ilk defa yalan söyleyerek Macit ile buluşmaya gider.Fakat Şinasi bu yalanın farkına varır ve araları iyice bozulur.

Neriman Batı'ya ait şeylere merak sarmaya başladığından beri sürekli Beyoğlu’na gider gelirdi.Beyoğlu’na gidince sanki hapisten çıkmış gibi olurdu.Beyoğlu,onun için Newyork,Fatih ise Kabil gibidir.Yine Neriman bir gün Fahriye’yle birlikte Beyoğlu’nda gezerlerken Macit’e  rastlarlar.Macit Neriman’ı zengin insanların katılacağı büyük bir baloya davet eder.Neriman’da bu baloya katılmayı çok istemektedir.Baloya gitmeye izin alabilmek ve gerekli parayı temin edebilmek için,son zamanlarda değişen tavırlarından dolayı kendisine kızmakta olan babası Faiz Bey’in gözüne girmeye çalışır.Bu yüzden şimdiye kadar mutfağa girmekten iğreti duyan Neriman o akşam mutfağa girer ve babasının gözüne biraz da olsa girmeyi başarır.Neriman yine babasının hoşuna giden davranışlar yaparak babasının gözüne iyice girer.

Neriman ne kadar iyi kız rolünü oynamak zorunda olsa da akşamları evde durmaya tahammül edemez duruma gelir.Sokaktan geçen helvacılardan,başına koyduğu yastıktan gelen lavanta çiçeği kokusundan ve minarelerden yükselen ezanlardan bıkar.Oysa Neriman,eskiden bunların hepsinden çok hoşlanan biridir.

Neriman yine bir gün Şinasi’yi gerçekten sevip sevmediğini,Şinasi ile aralarındakilerin bir aşk mı yoksa çocukluktan gelen bir sevgi mi olduğunu düşünür.Şinasi’yle aralarının önceden çok iyi olduğunu ne olduysa Macit’le tanıştıktan sonra olduğunu düşünür ve Şinasi’yi gerçekten sevdiğini,eskiden de bir çok kere küsüp barıştıklarını,bu küskünlüğünde kuvvetli bir sevgi ile düzelebileceğini düşünür ve babasının akşam Şinasi’yi eve çağırması vesilesiyle Şinasi’nin yanına gider.Şinasi ile aralarındaki durumu dolaşırlarken konuşurlar.Şinasi bir ara sinirle Neriman’a dokunucu sözler söyler ve Neriman sapsarı kesilir.Neriman’ın önceden sinir krizleri geçirdiğini ve yine geçirebileceğini düşünen Şinasi Neriman’ın koluna girer.Neriman aldığı bu cesaretle kolunu şiddetle çeker.Tam bir şey söyleyecekken düşüp,bayılır.Daha sonra Şinasi Neriman’ı önce eczaneye sonra evine götürür.Burada Faiz Bey,Şinasi’ye artık evlenmeleri gerektiğini söyler ve Şinasi de bu evliliğin olacağını söyleyerek Faiz Bey’in sözüne itaat eder.

Faiz Bey kızıyla bir gün konuşurken evlilik konusunu ona da açar.Neriman,Şinasi’yle uzun zamandan beri birlikte olduğunu,onu çok sevdiğini ve bu evliliğin elbette olacağını babasına söyler.Ancak bir iki ay babasından müsaade ister.Buna sebep olarak ta karışık duygular içinde olduğunu,kafasını toparladıktan sonra bu işin olacağını söyler.Arkasından balo fikrini açmak için en uygun zaman olduğuna karar verir ve babasına böyle bir balo olduğunu bütün arkadaşlarının katılacağını kendisinin de bu baloya katılmak istediğini söyler.Faiz Bey de baloya katılmasına müsaade eder ancak Şinasi ile gitmesi şartıyla.

Şinasi Ferit’le buluşup Neriman’ın çok değiştiğini buna engel olamadığını anlatır.Ferit’te Şinasi’ye Neriman’ı bir daha Macit’le görüşmemesini sağlaması gerektiğini anlatır.Bu konuşmadan sonra Şinasi’nin bütün fikirleri bir anda değişir ve bir daha Neriman’ı Macit’le görüştürmemeye ve baloya gitmemesine karar verir.Akşam da Neriman’ı Feritlere çağırıp orada bütün bu konuşulanları Neriman’a anlatıp dediklerini yapmasını söylemeye karar verir.

Neriman baloya gitmesi için elbiseye ihtiyacı olduğunu biliyordu.Bunun için bir çok baloya gitmiş olan dayısının kızlarına danışmaya Şişli’ye gider.Fakat burada dinlediği bir olay Neriman’ın hayatını değiştirir.

Anlatılan olay şudur:”Fakir bir Rus gitaristiyle yaşayan bir Rus kızı,az parayla yaşamak kendisine ağır geldiği için onu terk ederek,tanıştığı zengin bir Rum ile evlenir.Fakat bu zenginlik içindeki hayatta eskisinden çok daha mutsuz olur.Bu hayattaki her şeyi ve çevresindeki insanların davranışlarını basit ve yapmacık bulur.Pişman olarak tekrar fakir Rus gitariste döner.Fakat adam kendisini kabul etmez.Buna dayanamayan Rus kızı intihar eder.”

Neriman dinlediği bu olayla kendi hayatı arasında büyük bir benzerlik bulur.Gittiği yolun yanlış olduğunu,mutlu olmak için sadece paranın ve medeniyetin yeterli olmadığını,iç huzurun da gerektiğini anlar.Balodan da Macit’ten de vazgeçer.

Neriman akşam Feritlere Gülter ile birlikte gider.Burada Nezahet,Şinasi,Faiz Bey,Müderris Şeref Bey,Ziya Bey,Muammer ve Ferit vardır.Sohbette doğu ile batı müziği arasındaki farklardan,doğu müziğinin her zaman batı müziğinden üstün olduğundan bahsediliyordu.Konuşma sırasında bütün laflar Neriman’a dokunduruluyordu.Neriman sonunda dayanamayarak ağlamaya başlar ve ağlarken “Ben alçak değilim baba,ben alçak değilim…”diyordu.Daha sonra ağlaması bitince her şeyi orada bulunanlara anlatır.Balodan ve Macit’ten vazgeçtiğini söyler.Doğu medeniyeti ürünü olduğu düşünerek bir kenara bırakmış olduğu udunu tekrar eline alır.Herkes Neriman’ın eski haline dönmesinden çok mutludur.

Ferit'lerden eve döndüklerinde herkes huzurludur.Mutsuz geçen günlerin ardından hepsi nihayet huzurlu günlerine geri dönmüşlerdir.Faiz Bey on gecedir, saatlerce uyumamıştı.Fakat bu gece öyle huzurlu öyle mutluydu ki rahat bir uykuya dalar. 
ŞAHIS KADROSU VE ÖZELLİKLERİ:


NERİMAN:Olayın baş kahramanlarından biridir.Neriman Darülelhan’da müzik eğitimi alan ve ud çalan bir kişidir.Batı kültürü ve ona ait olan şeylere merak eden biridir.Batıya merak sarmaya başladığından beri kıyafetleri ve tavırları değişmiştir.Neriman çoğu şeyde kendisinin haklı olduğunu düşünen karşısındakinin haksız olduğunu düşünen biraz bencil biridir.Lise öğrenimini Süleymaniye Kız Lisesi’nde yapmıştır.Sinir nöbetleri geçiren biridir.İstediği kişiyle arkadaş olabilen,bulunduğu ortama uyum sağlayan biridir.

ŞİNASİ:Olayın baş kahramanlarından biridir.Şinasi, Fatih’te oturan,sessiz,terbiyeli,haluk ve iyi bir eğitim almış biridir.Şinasi görünüş olarak asil birine benzemektedir.Şinasi üstüne başına giyindiğine pek fazla dikkat etmeyen biridir.Konuşmalarında daima pasif dövüşüp yani az konuşup karşısındakinin hücum etmesini ve sessiz bir müdafaa ile muzaffer olmayı seven biridir.Şinasi müzik aleti olarak kemençeyi çok sevmekte ve çok iyi çalmaktadır.Şinasi’de Neriman gibi Darülelhan’da müzik eğitimi almaktadır.Kitapta doğuyu temsil eden ve Neriman’a aşık olan kişidir. 

FAİZ BEY:Neriman’ın babasıdır.Müzik aleti olarak ney çalmayı sevmektedir.Faiz Bey Mesnevi,Rubaiyat gibi eserleri ve Gazali ile Farabi’nin eserlerini okumayı seven biridir.Türk kültürüne son derece bağlı tarihe merak eden biridir.Şu an emeklidir.Eskiden Üsküdar Maarif Evrak Müdürü’dür.Faiz Bey kızına son derece düşkün ve sessiz biridir.

MACİT:Temiz,bakımlı,giyimine dikkat eden ,nazik biridir.Kitapta batıyı temsil eden kişidir.Bir süre Darülelhan’da müzik eğitimi almış ve keman çalan biridir.Darülelhan’da Neriman’la tanışıp arkadaş olmuşlardır.Neriman’ın Şinasi’den uzaklaşmasına yol açan kişidir.
Birisine gösterdiği sevgi gerçek sevgi olmayan sevdiğim dediği kişiyle sadece gönül eğlendirmek için birlikte olan bir kişidir.

GÜLTER:Faiz Bey ve ailesinin uzun yıllardan beri hizmetçiliğini yapan kişidir.Faiz Bey’in sözünden dışarı çıkmayan,her dediğini yapan biridir.

FAHRİYE:Neriman’ın ve Şinasi’nin kız arkadaşıdır.Darülelhan’da müzik eğitimi alıyordur.Sürekli Neriman’la gezip dolaşan,Neriman’ın kafa dengi biridir.

NEZAHET:Şinasi’nin kız kardeşi aynı zamanda Neriman’ın kız arkadaşıdır.Neriman’la birlikte Süleymaniye Kız Lisesi’ne gitmiştir.

FERİT:Şinasi’nin erkek arkadaşıdır.

MUAMMER:Ferit’in arkadaşıdır.

NERİMAN’IN DAYISININ KIZLARI:Şişli’de oturuyorlar.Bir çok baloya gitmiş ve batı kültürüyle yetişmişlerdir.

ÜLVİYE:Neriman’ın kız arkadaşıdır.

NERİMAN’IN BÜYÜK ANNESİ:Becerikli,temiz,tertipli iyi bir ev kadınıdır.Tarih okumayı seven,Arapça ve Farisice bilen biridir.


MEKAN İNCELEMESİ:

Olaylar Fatih,Harbiye,Şişli ve Beyoğlu’nda geçmektedir.Fatih,genellikle Müslümanların oturduğu,doğuyu temsil eden yerdir.Harbiye,Şişli ve Beyoğlu genelde gayrimüslimlerin oturduğu,batıyı temsil eden yerdir.Fatih ve Harbiye ikisi de İstanbul’un Avrupa yakasında bulunmaktadır.Fakat ikisi de birbirinden çok uzak yerler gibidir.Oysa Fatih’ten Beyoğlu’na tramvayla kısa bir sürede gidilebiliyordu.

İstanbul içinde doğu ve batı kültürlerini barındıran,iki farklı medeniyetin birleştiği,her tarafı tarih kokan bir şehirdir.



DOĞU-BATI ÇATIŞMASI AÇISINDAN MEKAN İNCELEMESİ
Bu başlık için yararlanılan kaynak yazı  için : TIKLAYINIZ 
Romanda Doğu-Batı çatışması daha çok mekânlar üzerinden 
verilmiştir. Bu çatışmayı simgeleyen mekânlar ise Fatih ve Harbiye’dir. 
Çatışma kimi zaman roman kahramanlarının ağzından dile  getirilebilmektedir: 
Neriman, uzun süredir kendisini etkileyen sorunun çözümünü kedisi 
Sarman'da bulur. Batılıları köpeğe, Doğuluları kediye benzetir. Fatih 
halkının Doğulular gibi uyuduğunu, modern bir görüntüye kavuşan 
Beyoğlu'nun ve Beyoğlu halkının ise Batılılar gibi canlı, uyurken bile uyanık 
olduklarını, çok çalışıp çok kazanarak iyi yaşadıklarını düşünür ve bunu 
şöyle dile getirir:
Şarklılar kediye, garplılar köpeğe benziyorlar. Kedi yer, içer, yatar, 
doğurur; hayatı hep minder üstünde ve rüya içinde geçer; gözleri 
uyanıkken bile rüya görüyormuş gibidir; tapacı, tenbel ve 
hayalperest mahluk, çalışmayı hiç sevmez. Köpek diri, çevik ve 
atılgandır. İşe yarar; birçok işlere yarar. Uyurken bile uyanıktır. 
En küçük sesleri bile duyar, sıçrar, bağırır. (s. 42) 
Romanın asıl tipi olan Neriman, roman kurgusunda Fatih-Harbiye 
çatışmasını şu satırlarla da ifade etmektedir:
– Çünkü ben bir Fatih kızı olmak istemiyorum. Anlıyor musun? 
Böyle yaşamaktan nefret ediyorum, eskilikten nefret ediyorum, 
yeniyi ve güzeli istiyorum, anlıyor musun? Eski ve yırtık ve pis 
iğrenç bir elbiseyi üstümden atar gibi bu hayattan ayrılmak, 
çıkmak istiyorum. İhtiyar adam, bozuk sokak, salaşpur ve gıy gıy, 
hey hey, ezan, helvacı... bıktım artık ben başka şeyler istiyorum, 
başka, bambaşka, anlamıyor musun?” (s. 64) Beni asıl 

sinirlendiren şey, bu semtte, bu evde her şeyden mahrum
yaşamaktır. Şinasi de beni bundan kurtaramayacak, o da benim 
arzularımı anlamıyor… Ben, dedi, ben....Nasıl söyleyeyim? Daha 
medeni yaşamak istiyorum... Siz bana hak vermezsiniz, ben...” 
Faiz Bey, kızının sözünü keserek, “hak veriyorum” diyerek, 
Neriman'ın bollukta büyüdüğünden istediklerinin olmadığı için 
sıkıldığını sanmaktadır.” (s. 76) Eskiden yalnız hissederdim, fakat 
ne istediğimi bilmezdim .. Bak ortalıkta da neler oluyor, her şey 
değişmiyor mu? Ben de bu memleketin kızı değil miyim? Benim de 
medeni yaşamaya hakkım yok mu? Söyle... Cevap ver... Bak 
susuyorsun... Ne düşündüğünü anlamak kabil değil ki işte, beni 
bu sinirlendiriyor.... Geçen gün de bunun için bayıldım... (s. 81) 
Ayten Genç, “Peyami Safa’nın Fatih-Harbiye Romanında Doğu-Batı
Çatışması” adlı çalışmasında bu çatışmayı şöyle değerlendirir: 
Safa’nın eserindeki Doğu ile Batı arasındaki mücadele, bir insanın 
kendi nefsiyle mücadelesine benzer. Bunların sentezi, insanın var 
olmak için muhtaç olduğu vahdetin ifadesidir. İnsan, 
bütünlüğünü ve tamlığını ancak bu sentezde bulabilir. Ayrıca 
romanın Gazali'nin manevi değerlerin üstünlüğünü dile getiren 
sözleriyle bitmesi bu tezi doğrulamaktadır

Romanda asıl mekân Fatih ve Harbiye’dir ve Doğu-Batı çatışması
özellikle bu mekânların sosyal hayattaki tesirleri üzerinden 
anlatılmaktadır. Romanda olayların ve çatışmaların cereyan ettiği diğer 
mekânlar Darülfünün, Darülelhan, Maksim, löbon, tramvay ve Ferit’in 
evidir. 
Doğu kültüründe konak ve konak hayatının çöküşü birçok etmene 
bağlıdır. 
Fatih Harbiye, her ne kadar, asrileşme cereyanlarının bir genç kız 
üzerindeki etkilerini yansıtıyor gibi görünse de asrileşme hareketi 
içinde konağın da bundan nasıl etkilendiğini açıkça ortaya koyar. 
Özellikle bu etkilenmeler -somut bir şekilde- fiziksel atmosferi 
yansıtan mekân tasvirleri vasıtasıyla verilmiştir23.” 
Aşağıda Neriman ve Şinasi’nin önlerinden geçtiği tarihi konak tasviri 
de bu etkilenmelerin çemberinde kalan örneklerden biridir: 
İkisini o gün buluşturan meseleyi bir an için unutarak 
yürüyorlardı. Karanlık, harap ve dar bir sokağa saptılar. Sağ kolda 
bir tek, büyük, tahinî boyalı tahta konak vardı, ileri doğru çıkan 
şahnişi, karşısında bir yıkık duvar üstünden sokağa doğru eğilen 
büyük bir ağacın dallarına o kadar yaklaşıyordu ki havayı
kapatıyor ve sokağı bir tünel gibi karartıyordu. Bu, eski bir 
konaktı, her tarafı çağrılmış, pencereleri müstakillerinin 
intizamını kaybetmiş, saçaklarından bazı tahtalar ve çinkolar 
sarkmış, kaplamalarında bazı yarıklar peyda olmuş, çöküvermeye 
hazır ve üç yaşında bir çocuk tarafından itilse yıkılacak gibi 
görünen son derece viran bir konak. Neriman ve Şinasi, hiçbir 
gün, bu konağın kapısının açıldığını görmediler. Senelerden beri 
önünden geçtikleri bu binanın içinde ne bir ayak sesi, ne bir 
gürültü, ne bir pencere açılıp kapanması, ne bir öksürük… Hiçbir 
şey duymadılar. En alt kattaki mutfak ve kömürlük pencerelerine 
tel kaplanmıştı ve üstündeki örümcek ağlarının hiçbiri 
temizlenmemişti. Neriman ve Şinasi bu pencerelerden bakarlar ve 
koyu bir karanlıktan başka hiçbir şey görmeye muvaffak 
olamazlardı (s., 64). 
Fatih Harbiye romanında mekân olgusu Doğu-Batı çatışmasını ifade 
ederken, mekânın dönemi yansıtması açısından önemini, araştırmacı M. 
Bakır Engül şöyle dile getirmektedir: 
Mekan, romanda öncelikle sahne görevi görür. Bunun dışında 
romancı mekân unsurunu; a) olayların cereyan ettiği çevreyi 
tanıtmak, b) roman kahramanlarını çizmek, c) toplumu 
yansıtmak, d) atmosfer yaratmak cihetinde kullanabilir ve o, 
23 Ferda Zambak, Türk Romanında Mekan, (Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü 
Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Muğla 2007, s. 95. Fatih Harbiye Romanına Edebiyat Sosyolojisi Açısından Bir Bakış |65
olayları şekillendirirken bunlardan birini devreye soktuğu gibi 
birkaçını da dikkate alabilir.

Şerif Mardin, Fatih Harbiye romanında eserin kurgusu içinde 
Harbiye’yi anlatırken; Harbiye’nin, Mülkiye ile birlikte birer total kurum 
olduklarını belirtmektedir. Mardin’e göre bu özgünlük içerisinde, XIX. 
yüzyılın sonlarında Harbiye’de yetişen gençler, Tanzimat’tan beri izlenen 
çizginin üzerinde yeni değerlerle donanıyorlardı

ZAMAN İNCELEMESİ

Zaman olarak 1930’lu yıllardır.Bu yıllar Tanzimat’la başlayan batılılaşma hareketlerinin iyice alevlendiği,Türk tipinde ve cemiyetinde farklılıklar oluşmaya başladığı dönemdir.Bazı Türklerin batı medeniyetini,doğu medeniyetinden üstün görmeye başladığı,doğu medeniyetine ait olan şeylerin çirkin görülmeye,batıya ait olanların benimsenmeye başladığı dönemdir.

Kitapta geçen olaylar on gün içinde olmaktadır.Ara sıra anlatım içinde eski günlere dönülmekte ve o günler anlatılmaktadır.


ROMAN HAKKINDA GENEL DEĞERLENDİRME:
Sonuç 
Peyami Safa’nın olgunluk döneminin eseri olan Fatih Harbiye romanı
1920-1960’lı yılların sosyal yapısını, kültür çatışmalarını Doğu-Batı
karşıtlığı bağlamında yansıtan, incelenmeye değer metinlerdendir. Eserde 
tipler, mekân, kültürü yansıtan aletler ve kıyafetler Doğulular ve Batılılar 
olmak üzere iki grupta toplanmaktadır. Batılı tipler, Batıyı temsil eden 
mekânlarda yaşayıp, alafranga müzik aletleri kullanıp, batıya özgü 
kıyafetler giyinirler; Doğulu tipler, Doğuyu temsil eden mekânlarda 
yaşamakta, Doğu tarzı kıyafetler giyinmekte ve alaturka müzik aletleri 
çalmaktadırlar. Bunlar iki zıt kültürel değer olarak karşıt tematik güçler 
biçiminde karşımıza çıkmaktadırlar. 
Modernleşme -yani Batılı bir kimlik kazanma- sürecinde Doğu 
roman geleneğine karşı, onun yerini almaya çalışan erken dönem Türk 
romanlarından Fatih Harbiye, çağdaşı diğer roman örnekleri gibi dönemin 
karmaşık düşünsel yaşamının bir yansımasıdır. Bu bağlamda, yazarın 
yoğunlaştığı ve altını çizmek istediği nokta, özellikle bu sıkıntılı süreç 
olduğu için, roman karakterlerinin iç dünyasından ziyade, sürece ilişkin 
şablonik yaklaşımlar ve birtakım zihinsel açmazlar ön planda 
görülmektedir. Bununla beraber, dönemin siyasî, sosyal ve kültürel karmaşa 
iklimi çerçevesinde bu manzara, son derece anlaşılır durmaktadır. 
Aslı Çırakman, “Avrupa Fikrinden Avrupa Merkezciliğe”, Doğu Batı
Dergisi, S. 14, Ankara 2001, s. 46’da “Batı Oryantalizm’inin gözüyle Doğu, 
azgelişmişliğin, barbarlık ve ilkelliğin merkezi olup, ya izole edilmeli ya da 
hızla Batılılaştırılmalıdır. O günkü haliyle “Doğu hastalık ve yoksulluktur.” 
anlayışına Fatih-Harbiye’de tam da bunun tersi olan bir bakış hakîmdir. 
Peyami aynı yaklaşımı Batı’ya uygulamakta, yücelttiği Doğu uygarlığını
zihin ve ruhla donatıp Batı’yı ruhtan yoksun, salt maddi hazlar peşinde 

koşan bedene benzetmektedir. Denilebilir ki, her iki taraf “öteki” fikrini ve tanımlamasını kendi oluşturmakta, olanın değil olması gerekenin 
problematiği ile uğraşarak zaman kaybetmektedir. Eğer iki ayrı öze sahip 
iki farklı dünya tasarlanmışsa ve biri diğerine üstün olarak tanımlanmışsa 
bu imgelerin net, özcü ve indirgeyici olması kaçınılmazdır. O zaman gerçek 
ortada yoktur ve imgeler çatışmaktadır” der. Bu şekilde bakıldığında FatihHarbiye romanında da aynı durum –yani imgelerin çatışması- söz 
konusudur. 
Peyami Safa, Fatih Harbiye adlı romanında, geleneğin salt aktarım 
olarak dirilmesi için bütün değerleri o yönde tekrar canlandırır. Ona göre 
bu diriliş, büyük bir kopuşun dizginlenmesiyle mümkündür. Nan A Lee, 
Peyami Safa’nın Eserlerinde Doğu-Batı Meselesi, Ötüken Yay., İstanbul 1997, s. 
102’de “Fatih- Harbiye romanı, Türkiye’nin toplumsal değişmelerinden 
doğan bunalımlarını konu almaktadır. Doğu ile Batı arasındaki değerlerden 
ve bütün bir yaşayış tarzıyla seçim yapmak zorunluluğundan doğan 
bunalımlar, dengesizlikler kadın kahraman Neriman’ın aracılığı ile 
yansıtılmaktadır” diyerek, romanın içerik düzlemini çok doğru bir tahlille 
dile getirmektedir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder