Eğitimde
Duygusal Zekânın Rolü, Daniel Goleman’ın Duygusal Zekâ adlı kitabı okunup
tartışıldı. İlçe Müzik zümresi olarak konuşulanlardan hareketle aşağıdaki rapor
oluşturuldu.
Prof. Dr. Daniel Goleman özellikle duygusal zekâ ile ilgili görüşleri ile ün kazanmış ve çalışmaları geniş kitlelere yayılmaya başlamıştır. 1995 yılında en çok satılan kitaplar arasına giren Duygusal Zekâ (Emotinal Intelligence) kitabı öğretmenlerin rollerini, okulların amaçlarını ve işbirlikli öğrenmenin öğrenciler üzerindeki etkilerini açıklamaktadır.
Duygusal zekâ kavramı neyi içeriyor?
Duygusal zekâ, duygularını nasıl idare ettiğin anlamına gelir. Nasıl empati kurduğun ve diğer insanlarla nasıl geçindiğinin önemidir. Önemli bir insan becerisidir. Ama aynı zamanda şunu da belirtmek gerekir ki çocuklar, yetişkinlere göre duygularını daha iyi yönetebilme becerisine sahiptir. Örneğin; derste daha çok dikkat ederseniz bilgiyi daha iyi alırsınız ve bilgiyi daha kolay hatırlarsınız. Yani diğer bir değişle daha iyi öğrenirsiniz.
Duygusal zekâya göre son 20 yılda neler değişti ve okul bunlara nasıl karşılık verebilir?
Çocukların günümüzde karşılaştıkları problemler geçmişe göre daha korkutucudur. Çocuklar, ihtiyaçları olan sosyal, duygusal beceriler ile yeterlikleri zamanında alamadıklarında ileride duygusal sorunlar yaşamaktadırlar. Bu keyifsizlikler kaygı, öfke, idare edememe, empati kuramama ve çalışamama gibi belirtiler gösterir. Bu duygularla okula gelen öğrenci ise çevresine daha büyük zorluklar yaşatır. Fakat okul, bu tür zorlukları aşmak ve çocuğa yardım etmek için doğal bir yerdir. Okulun kendisini bu tür becerileri kazandırmak için hazırlaması gerekir.
Duygusal zekâ kapsamında okulun amacı nedir?
Okul, her zaman çocukları sosyalleştirmek ve onları hayata hazırlamak amacını üstlenmiştir. Bu hazırlama amacı ise çok geniş bir yelpaze şeklinde yayılmaktadır. Okul, öğrencilere matematik, dil eğitimi veya fen bilimleri gibi eğitimler vermesine karşın çocukların kendilerini nasıl yöneteceklerini öğretememektedir. Örneğin karmaşık duyguları nasıl ele alacağı, diğer insanlarla nasıl geçineceği, nasıl işbirliğine gireceği, yalnızlıkla nasıl mücadele edeceği, karşılaştığı zorluklardan nasıl ders çıkaracağı öğretilmemektedir. Okulda, onlara verdiğimiz görevleri yerine getiren kişiler yetiştiriyoruz. Bu aralıktan çıkamıyoruz. Bu kapsamda okulun amacı bu tür yeteneklerin de öğretilmesi olmalıdır.
Duygusal zekânın öğretilmesinde öğretmenlerin rolü nedir?
Öğretmenler, öğrenciler için önemli bir modeldir. Öğretmenlerin varlık nedeni ise öğretmektir. Önemli olan iki çocuk kavga ettiğinde öğretmenin konuyu ele alış biçimi, öğrencileri uyarma şekli, öğrencilerin bakış açısına göre konuyu inceleyişi, öğrenciler arasındaki sosyal dinamikleri dengeleyişi, öğrencilerin sınıfa döndüğündeki davranışlarını izleyişi ve onların yaşamlarını etkileyişidir.
Eğitim Yöneticilerinde Duygusal Zekânın Önemi
Duygusal zekâ, kişiyi toplumun birçok alanında etkilediği gibi iş hayatında da azımsanmayacak oranda etkilemektedir. Kariyer gelişiminde aklın zekâsı kadar duygusal zekâ da etkilidir ancak toplumlar uzun yıllar boyunca duygusal gelişime gerektiği kadar önem vermemiştir.
Yöneticilik daha ziyade akılla bağdaştırılan bir kavram olması nedeniyle yöneticilerinin duygusal güçleri üzerinde çok fazla durulmamıştır. Ancak özellikle eğitim gibi hassas alanlarda yöneticilerin duygusal zekâları da akıl zekâları kadar etkili olmaktadır. Zira duygular kişinin içsel pusulası niteliğindedir ve kişiye birçok durumda yol gösterici olmaktadır. Bununla birlikte gereksindiği enerjiyi, yaşam sevincini, çevresini olumlu etkileyebilme çevresiyle etkili iletişim kurabilme kabiliyetini duygusal zekâ belirler. Parlak bir zekâya sahip bireyin duygusal zekâ gelişimi de benzer ölçüde tamamlanmamışsa akıl doğru şekilde yönetilememektedir.
Aklın işlevini gerçekleştirebilmesi noktasında duygusal zekânın bu denli önemli olmasını göz önüne aldığımızda, işi yönetmek olan, özellikle de eğitim gibi üst düzey beceri isteyen bir alanda yönetici olan birey için ne ölçüde önemli olduğu anlaşılabilecektir. Eğitim yöneticisinde bulunması gerekli temel özellik ne derece akıllı olduğu, eğitim seviyesinin ne olduğu veya hangi alanda uzman olduğundan ziyade yönetebilme kabiliyetidir. “Eğitim yöneticilerinde duygusal zekâ neden önemlidir?” sorusuna verilebilecek en temel yanıt budur.
Duygusal Zekâ İle Okullarda Etkili Takımlar
Okulların yenilenmesi ile ilgili zorlayıcı bir güç çalışmalarını devam ettirirken öğretmenlerin de değişimleri kaçınılmaz bir hal alıyor. Bu durumda da öğretmenlerin işbirliği yapması, birlikte öğrenmesi ve takım halinde okullardaki değişimleri yönetmesi öğretmenlerden beklenen davranış haline geliyor.
Daha öncesinde takımlar ve takım halinde öğrenme ile ilgili bir kaç makale paylaşmıştık sizinle. Şimdi ise bu makaleler üzerinden öğretmenlerin duygusal zekâlarını ilişkilendirerek bir sonuca varmaya çalışacağız.
Duygusal zekâ aslında tanım olarak biraz karmaşık. Duygusal zekâ veya yaygın İngilizce ifade edilişiyle EQ (Emotional Quotient), bir insanın kendisine veya başkalarına ait duyguları anlama, sezinleme, yönetme ve yönlendirme yetisi, kapasitesi ve becerisinin ölçümünü tanımlamaktadır.
Duygusal zekâ okullarımızda oldukça önemlidir. Yaptıkları çalışmalardan herhangi bir maddi kazanç sağlayamayacağını bilen öğretmeni tatmin edecek yegâne itici güç manevi kazançtır. Bu manevi kazancı kontrol etmek de duygusal zekânın işidir. Dolayısıyla okullarda kurulacak takımlara yön veren liderlerin duygusal zekâlarının oldukça gelişmiş olması beklenir.
Takım liderleri bu zekâsını davranışları ile birleştirerek etkili çalışmalar yapabilir. Örneğin; göz kontağı kurmayan bir zümre toplantısında bunu başlatabilir veya takım içi konuşmalarda takım elemanları birbirinin sözünü kesiyor olabilir. Bunu engellemek de yine takım liderinin görevidir.
Eğer bir takımda duygusal paylaşımlar kuvvetliyse veya takım lideri duygusal zekâsı ile takımı yönetebiliyorsa o zaman şu davranışlar beklenebilir; takımda söz alan kişi herkesle göz kontağı kurarak ve kişilerin görüşlerini birleştirerek açıklamalarda bulunur. Bir fikir ortaya atıldığında herkes merakla fikri sorgulamaya çalışır.
Özellikle okullarda oluşan takımlarda kişiler arası iletişim zayıf veya negatif yönlü olabilir. Kişiler birbirinden haz etmiyor ve birlikte iş yapmak istemiyor olabilir. Bu durumda da takım liderinin duygusal zekâsını kullanarak çeşitli çalışmalarda bu engelleri aşması beklenir. Örneğin ice-breaker denilen ön yargıları kırma ve ısındırma oyunları toplantılar öncesi oldukça güzel ve eğlenceli olur. Bu oyunların toplantıya kattığı iklim oldukça olumlu yansımalara neden olur.
Her ne kadar bu tür olaylar işletmelerde ağırlıklı olarak konuşuluyor olsa da okulların da bir tür işletme olduğunu kabul etmek gerekir. Takımların gelişmesi ve birlikte çalışmaların artması ile okullar daha ideal seviyelere yükselecektir.
Prof. Dr. Daniel Goleman özellikle duygusal zekâ ile ilgili görüşleri ile ün kazanmış ve çalışmaları geniş kitlelere yayılmaya başlamıştır. 1995 yılında en çok satılan kitaplar arasına giren Duygusal Zekâ (Emotinal Intelligence) kitabı öğretmenlerin rollerini, okulların amaçlarını ve işbirlikli öğrenmenin öğrenciler üzerindeki etkilerini açıklamaktadır.
Duygusal zekâ kavramı neyi içeriyor?
Duygusal zekâ, duygularını nasıl idare ettiğin anlamına gelir. Nasıl empati kurduğun ve diğer insanlarla nasıl geçindiğinin önemidir. Önemli bir insan becerisidir. Ama aynı zamanda şunu da belirtmek gerekir ki çocuklar, yetişkinlere göre duygularını daha iyi yönetebilme becerisine sahiptir. Örneğin; derste daha çok dikkat ederseniz bilgiyi daha iyi alırsınız ve bilgiyi daha kolay hatırlarsınız. Yani diğer bir değişle daha iyi öğrenirsiniz.
Duygusal zekâya göre son 20 yılda neler değişti ve okul bunlara nasıl karşılık verebilir?
Çocukların günümüzde karşılaştıkları problemler geçmişe göre daha korkutucudur. Çocuklar, ihtiyaçları olan sosyal, duygusal beceriler ile yeterlikleri zamanında alamadıklarında ileride duygusal sorunlar yaşamaktadırlar. Bu keyifsizlikler kaygı, öfke, idare edememe, empati kuramama ve çalışamama gibi belirtiler gösterir. Bu duygularla okula gelen öğrenci ise çevresine daha büyük zorluklar yaşatır. Fakat okul, bu tür zorlukları aşmak ve çocuğa yardım etmek için doğal bir yerdir. Okulun kendisini bu tür becerileri kazandırmak için hazırlaması gerekir.
Duygusal zekâ kapsamında okulun amacı nedir?
Okul, her zaman çocukları sosyalleştirmek ve onları hayata hazırlamak amacını üstlenmiştir. Bu hazırlama amacı ise çok geniş bir yelpaze şeklinde yayılmaktadır. Okul, öğrencilere matematik, dil eğitimi veya fen bilimleri gibi eğitimler vermesine karşın çocukların kendilerini nasıl yöneteceklerini öğretememektedir. Örneğin karmaşık duyguları nasıl ele alacağı, diğer insanlarla nasıl geçineceği, nasıl işbirliğine gireceği, yalnızlıkla nasıl mücadele edeceği, karşılaştığı zorluklardan nasıl ders çıkaracağı öğretilmemektedir. Okulda, onlara verdiğimiz görevleri yerine getiren kişiler yetiştiriyoruz. Bu aralıktan çıkamıyoruz. Bu kapsamda okulun amacı bu tür yeteneklerin de öğretilmesi olmalıdır.
Duygusal zekânın öğretilmesinde öğretmenlerin rolü nedir?
Öğretmenler, öğrenciler için önemli bir modeldir. Öğretmenlerin varlık nedeni ise öğretmektir. Önemli olan iki çocuk kavga ettiğinde öğretmenin konuyu ele alış biçimi, öğrencileri uyarma şekli, öğrencilerin bakış açısına göre konuyu inceleyişi, öğrenciler arasındaki sosyal dinamikleri dengeleyişi, öğrencilerin sınıfa döndüğündeki davranışlarını izleyişi ve onların yaşamlarını etkileyişidir.
Eğitim Yöneticilerinde Duygusal Zekânın Önemi
Duygusal zekâ, kişiyi toplumun birçok alanında etkilediği gibi iş hayatında da azımsanmayacak oranda etkilemektedir. Kariyer gelişiminde aklın zekâsı kadar duygusal zekâ da etkilidir ancak toplumlar uzun yıllar boyunca duygusal gelişime gerektiği kadar önem vermemiştir.
Yöneticilik daha ziyade akılla bağdaştırılan bir kavram olması nedeniyle yöneticilerinin duygusal güçleri üzerinde çok fazla durulmamıştır. Ancak özellikle eğitim gibi hassas alanlarda yöneticilerin duygusal zekâları da akıl zekâları kadar etkili olmaktadır. Zira duygular kişinin içsel pusulası niteliğindedir ve kişiye birçok durumda yol gösterici olmaktadır. Bununla birlikte gereksindiği enerjiyi, yaşam sevincini, çevresini olumlu etkileyebilme çevresiyle etkili iletişim kurabilme kabiliyetini duygusal zekâ belirler. Parlak bir zekâya sahip bireyin duygusal zekâ gelişimi de benzer ölçüde tamamlanmamışsa akıl doğru şekilde yönetilememektedir.
Aklın işlevini gerçekleştirebilmesi noktasında duygusal zekânın bu denli önemli olmasını göz önüne aldığımızda, işi yönetmek olan, özellikle de eğitim gibi üst düzey beceri isteyen bir alanda yönetici olan birey için ne ölçüde önemli olduğu anlaşılabilecektir. Eğitim yöneticisinde bulunması gerekli temel özellik ne derece akıllı olduğu, eğitim seviyesinin ne olduğu veya hangi alanda uzman olduğundan ziyade yönetebilme kabiliyetidir. “Eğitim yöneticilerinde duygusal zekâ neden önemlidir?” sorusuna verilebilecek en temel yanıt budur.
Duygusal Zekâ İle Okullarda Etkili Takımlar
Okulların yenilenmesi ile ilgili zorlayıcı bir güç çalışmalarını devam ettirirken öğretmenlerin de değişimleri kaçınılmaz bir hal alıyor. Bu durumda da öğretmenlerin işbirliği yapması, birlikte öğrenmesi ve takım halinde okullardaki değişimleri yönetmesi öğretmenlerden beklenen davranış haline geliyor.
Daha öncesinde takımlar ve takım halinde öğrenme ile ilgili bir kaç makale paylaşmıştık sizinle. Şimdi ise bu makaleler üzerinden öğretmenlerin duygusal zekâlarını ilişkilendirerek bir sonuca varmaya çalışacağız.
Duygusal zekâ aslında tanım olarak biraz karmaşık. Duygusal zekâ veya yaygın İngilizce ifade edilişiyle EQ (Emotional Quotient), bir insanın kendisine veya başkalarına ait duyguları anlama, sezinleme, yönetme ve yönlendirme yetisi, kapasitesi ve becerisinin ölçümünü tanımlamaktadır.
Duygusal zekâ okullarımızda oldukça önemlidir. Yaptıkları çalışmalardan herhangi bir maddi kazanç sağlayamayacağını bilen öğretmeni tatmin edecek yegâne itici güç manevi kazançtır. Bu manevi kazancı kontrol etmek de duygusal zekânın işidir. Dolayısıyla okullarda kurulacak takımlara yön veren liderlerin duygusal zekâlarının oldukça gelişmiş olması beklenir.
Takım liderleri bu zekâsını davranışları ile birleştirerek etkili çalışmalar yapabilir. Örneğin; göz kontağı kurmayan bir zümre toplantısında bunu başlatabilir veya takım içi konuşmalarda takım elemanları birbirinin sözünü kesiyor olabilir. Bunu engellemek de yine takım liderinin görevidir.
Eğer bir takımda duygusal paylaşımlar kuvvetliyse veya takım lideri duygusal zekâsı ile takımı yönetebiliyorsa o zaman şu davranışlar beklenebilir; takımda söz alan kişi herkesle göz kontağı kurarak ve kişilerin görüşlerini birleştirerek açıklamalarda bulunur. Bir fikir ortaya atıldığında herkes merakla fikri sorgulamaya çalışır.
Özellikle okullarda oluşan takımlarda kişiler arası iletişim zayıf veya negatif yönlü olabilir. Kişiler birbirinden haz etmiyor ve birlikte iş yapmak istemiyor olabilir. Bu durumda da takım liderinin duygusal zekâsını kullanarak çeşitli çalışmalarda bu engelleri aşması beklenir. Örneğin ice-breaker denilen ön yargıları kırma ve ısındırma oyunları toplantılar öncesi oldukça güzel ve eğlenceli olur. Bu oyunların toplantıya kattığı iklim oldukça olumlu yansımalara neden olur.
Her ne kadar bu tür olaylar işletmelerde ağırlıklı olarak konuşuluyor olsa da okulların da bir tür işletme olduğunu kabul etmek gerekir. Takımların gelişmesi ve birlikte çalışmaların artması ile okullar daha ideal seviyelere yükselecektir.