7 Eylül 2016 Çarşamba

Eğitimde Duygusal Zekânın Rolü - Daniel Goleman

Eğitimde Duygusal Zekânın Rolü
2016-2017 Eğitim-Öğretim Yılı Eylül Ayı Seminer Çalışması
Eğitimde Duygusal Zekanın Rolü (7 Başlıkta Daniel Goleman)
  
            Prof. Dr. Daniel Goleman özellikle duygusal zeka ile ilgili görüşleri ile ün kazanmış ve çalışmaları geniş kitlelere yayılmaya başlamıştır. 1995 yılında en çok satılan kitaplar arasına giren Duygusal Zeka (Emotinal Intelligence) kitabı öğretmenlerin rollerini, okulların amaçlarını ve işbirlikli öğrenmenin öğrenciler üzerindeki etkilerini açıklamaktadır.
  
Daniel Goleman ile ilgili açıklamalara geçmeden önce duygusal zeka ile ilgili daha önce yayınladığımız makaleleri de okumanızı tavsiye ederim. Özellikle işbirlikli öğrenmede önemli bir nokta olan duygusal zeka ile ilgili olarak takımlardaki duygusal zekayı incelediğimiz yazımızı ve aslında her okulun bir takım/ekip olduğunu düşünürsek okul yöneticilerinde duygusal zekanın önemi hakkındaki yazımızı incelemenizi öneririm.
  
Duygusal zeka kavramı neyi içeriyor?
  
Duygusal zeka, duygularını nasıl idare ettiğin anlamına gelir. Nasıl empati kurduğun ve diğer insanlarla nasıl geçindiğinin önemidir. Önemli bir insan becerisidir. Ama aynı zamanda şunu da belirtmek gerekir ki çocuklar, yetişkinlere göre duygularını daha iyi yönetebilme becerisine sahiptir. Örneğin; derste daha çok dikkat ederseniz bilgiyi daha iyi alırsınız ve bilgiyi daha kolay hatırlarsınız. Yani diğer bir değişle daha iyi öğrenirsiniz.

 Duygusal zekaya göre son 20 yılda neler değişti ve okul bunlara nasıl karşılık verebilir?
  
Çocukların günümüzde karşılaştıkları problemler geçmişe göre daha korkutucudur. Çocuklar, ihtiyaçları olan sosyal, duygusal beceriler ile yeterlikleri zamanında alamadıklarında ileride duygusal sorunlar yaşamaktadırlar. Bu keyifsizlikler kaygı, öfke, idare edememe, empati kuramama ve çalışamama gibi belirtiler gösterir. Bu duygularla okula gelen öğrenci ise çevresine daha büyük zorluklar yaşatır. Fakat okul, bu tür zorlukları aşmak ve çocuğa yardım etmek için doğal bir yerdir. Okulun kendisini bu tür becerileri kazandırmak için hazırlaması gerekir.

Duygusal zeka kapsamında okulun amacı nedir?
Okul, her zaman çocukları sosyalleştirmek ve onları hayata hazırlamak amacını üstlenmiştir. Bu hazırlama amacı ise çok geniş bir yelpaze şeklinde yayılmaktadır. Okul, öğrencilere matematik, dil eğitimi veya fen bilimleri gibi eğitimler vermesine karşın çocukların kendilerini nasıl yöneteceklerini öğretememektedir. Örneğin karmaşık duyguları nasıl ele alacağı, diğer insanlarla nasıl geçineceği, nasıl işbirliğine gireceği, yalnızlıkla nasıl mücadele edeceği, karşılaştığı zorluklardan nasıl ders çıkaracağı öğretilmemektedir. Okulda, onlara  verdiğimiz görevleri yerine getiren kişiler yetiştiriyoruz. Bu aralıktan çıkamıyoruz. Bu kapsamda okulun amacı bu tür yeteneklerin de öğretilmesi olmalıdır.

Duygusal zekanın öğretilmesinde öğretmenlerin rolü nedir?

Öğretmenler, öğrenciler için önemli bir modeldir. Öğretmenlerin varlık nedeni ise öğretmektir. Önemli olan iki çocuk kavga ettiğinde öğretmenin konuyu ele alış biçimi, öğrencileri uyarma şekli, öğrencilerin bakış açısına göre konuyu inceleyişi, öğrenciler arasındaki sosyal dinamikleri dengeleyişi, öğrencilerin sınıfa döndüğündeki davranışlarını izleyişi ve onların yaşamlarını etkileyişidir.
  
Örneğin ilkokulda genelde çocuklar öğretmenine “Diğer çocuklar benimle oynamıyor” şeklinde şikayet ve serzenişte bulunur. Bu durumda öğretmen, öğrenciye bunun önemli bir sorun olduğunu, bunun hakkında bir çok yönden konuşulması ve düşünülmesi gerektiğini söylemelidir. Bunu yaparken de öğrencinin sosyal ve duygusal geçmişini incelemeli, tepkilerini anlamalıdır. Daha sonrasında ise bunu öğrencinin anlayabileceği bir dilde anlatmalı ve öğrencinin durumun farkına varmasını, sosyal ilişkileri öğrenmesini sağlamalıdır. Bunu ise baskı yapmadan, nazik bir şekilde yapmalıdır. Büyük dersler inceliklerle öğretilmelidir.
Duygusal zeka akademik eğitimin içine nasıl yerleştirilebilir?

Okulda bir çok öğrenme gerçekleşmektedir. Bu öğrenmeler ise müfredat olarak nitelendirilir. Örneğin matematik, fen, dil gibi… Bunlar ise gizli müfredata girer. Kendini nasıl motive edeceğin, insanlarla nasıl geçineceğin, zorluklarla nasıl mücadele edeceğin, hedefine nasıl odaklanacağın, genel hedeflere doğru işbirliği içinde nasıl yürüyeceğin anlatılmaz. Bunlar hayatın içinde yaşanır ve deneyimlenir. Fakat bu deneyimleme ortamı müfredat içinde oluşturulmalıdır. Bilmeniz gereken şudur ki bu gizli müfredat, matematikten daha değerlidir. İşbirlikli öğrenme ise bu becerilerin kazanılmasında önemli bir rol oynar.
  
Duygusal zekanın oluşturulmasında işbirlikli öğrenmenin önemi nedir?

İşbirlikli öğrenme, öğrencilerin becerilerini geliştirmesi ve hayata hazırlanmasında çok iyi düzenlenmiş doğal bir laboratuvar görevi görür. Aslında sizin duygusal zeka dediğiniz şey öğrencilerin kendilerini nasıl yönettikleri, diğer kişilerle nasıl geçindikleridir. Tam olarak açmak gerekirse sinirine nasıl hakim olduğun, grup içinde sinirlenmeden kendini ifade ettiğin ve grubu terketmediğindir. Bu tür çalışmalar öğrencilerin hayatta kalma becerisini geliştirdiği gibi öğrencilere bu tür durumları öğrenmesi konusunda yardımcı olur.
  
İşbirliğinin öğretilmesinin okul açısından önemi nedir?

Birçok öğrenci işbirliği noktasında kötü bir performansa sahiptir. Grup içinde dinleme, işbirliğine katılma, uyum sağlama, grubu motive etme konularında zorluk yaşarlar. Fakat bu davranışların öğrenilmesi hayat için gereklilik arz eder. Aileler ise bu davranışların öğrenilmesinde çocuklara yol göstermedikleri için çocuklar da bu tür işbirliklerine girmek istemiyor. Eğer bir çocuk için okul dışı yaşamında bu tür becerileri kazanma şansı yok denecek kadar az ise okul, bu çocuk için tek şans olmaktadır.

 Duygusal zeka konusunda ülkemizde yapılan çalışmalar:
 ™ Ülkemizde duygusal zekâ ile ilgili geniş kapsamlı ve organize çalışmalar maalesef yok denecek kadar az.
™ Tespit edebildiğim kadarıyla duygusal zekâ konulu Türkçe yayımlanmış 12 kitap var.
 ™ Bu kitaplardan sadece ikisi Türk yazarlar tarafından yazılmış, diğerleri ise tercüme. Öğrenen Örgütlerin Dinamikleri, Osman Titrek ve Duygularla Güçlenmek, Elife Doğan.
 ™ Duygusal zeka konusuyla ilgili çeşitli üniversitelerde yüksek lisans ve doktora çalışması yapan sekiz kişi tespit edilmiştir.
™ Özellikle ticari firmalara eğitim veren şirketlerden yedisinde genellikle haftada iki günlük duygusal zeka eğitimleri verilmekte.
™ Çoğunluğu özel ilköğretim okulları olmak üzere bazı okul kurucuları ve rehber öğretmenlerin gayretleriyle duygusal zeka uygulamaları kısıtlı ölçüde devam etmekte.
™ 2005–2006 ders yılında duygusal zekâ Bahçeşehir Üniversitesi’nde seçmeli ders olarak Eray Beceren Hoca tarafından lisans öğrencilerine verilmeye başlandı.

Duygusal Zeka ve Duygusal Okuryazarlık
  
“Duygusal okur-yazarlık” temel olarak hem kendi hislerimizi hem de iletişim halinde bulunduğumuz diğer insanların hislerini tanıyabilme, anlayabilme ve yönetebilme yetkinliklerine sahip olmaktır. Bu yetkinlikler  IQ (akademik zeka) ile ölçülen salt bilişsel yeteneklerden farklıdır ancak onu tamamlar.  Bu tanım aslında Goleman’ın  1995 yılında çıkardığı “Duygusal Zeka” adlı kitabında değindiği duygusal zekayla ilgili kavramsal açıklamaların bir uzantısıdır. Dolayısıyla duygusal okuryazarlığın gereklerini daha iyi anlayabilmek için bu kavramsal açıklamaları gözden geçirmek gerekir.
 Goleman’a göre “duygusal zeka”  “kişisel” ve “sosyal” olmak üzere iki asıl yetkinlikten meydana gelir (Gowing, 2001, s. 120-122; Baltaş, 1999).

  
Kişisel Yetkinlikler  


1. Kendiyle ilgili farkındalık: Kişinin, kendi iç dünyasını tanıması, tercihlerini yapabilmesi, sahip olduğu gücün ve kaynakların farkında olması,
* Duygusal Farkındalık: Kişinin, kendi duygularını tanıması ve bu duyguların doğurduğu sonuçları fark etmesi.
* Doğru şekilde kendini değerlendirmek: Kişinin, kendi güçlü ve zayıf yanlarını bilmesi ve buna göre kendi duygusal sınırlarını belirleyebilmesi.
* Özgüven: Kişinin, kendisi ve sahip olduğu yetkinlikleriyle ilgili olarak değerli olduğuna inanması.

2. Kendini yönetme: Kişinin, kendi iç dünyasını, sahip olduğu dürtüleri, ve elinde bulunan kaynakları yönetebilmesi.
* Kendini kontrol edebilmek: Kişinin, içinden gelen duyguları, dürtüleri  kontrol edebilmesi.
* Güvenilirlik: Kişisel bütünlük sahibi, hem kendine hem de başkalarına karşı her anlamda dürüst olmak.
* Kişisel bilinç sahibi olmak: Kişinin, her türlü davranışının sorumluluğunu yüklenebilmesi.
* Uyum kabiliyeti: Kişinin, hayatına giren değişikliklere ve beklenmedik durumlara gerekli esnekliği göstererek uyum sağlayabilmesi.
* Yeniliklere açık olmak: Kişinin yeni fikirlere, yaklaşımlara ve bilgilere açık olması, bunlardan rahatsızlık duymaması.
  3. Motivasyon: Kişinin amaçlarına ulaşabilmek için duygularını yönlendirebilmesi.
* Başarıya yönelme: Kişinin, mükemmellik düzeyine ulaşabilmek için sürekli gelişim çabası içinde olması.
* Göreve bağlılık: Kişinin, içinde bulunduğu ekibin veya işletmenin hedefleriyle uyum içinde olması.
* Girişimcilik: Kişinin, karşısına çıkan fırsatların farkında olması ve bu fırsatları değerlendirebilmek için hazır hissetmesi.
* İyimserlik: Kişinin, karşılaştığı zorluklara ve engellere rağmen hedeflerine doğru yönelmekte kararlı ve ısrarcı olması.


Sosyal Yetkinlikler

1. Empati: Kişinin, etrafındaki diğer insanların duygularını, ihtiyaçlarını ve kaygılarını anlayabilmesi, bu anlayışla yaşaması.
* Diğer insanları anlamak: Kişinin, diğer insanların duygularının ve bakış açılarının farkında olması, onların kaygılarıyla samimi bir şekilde (yargılamadan ve savunmaya geçmeden) ilgilenmesi
* Diğer insanları geliştirmek: Kişinin, birlikte yaşadığı insanların gelişmekle ilgili ihtiyaçlarını fark ederek onları becerileri doğrultusunda geliştirmesi
* Hizmete yönelmek: Kişinin, etrafındaki diğer insanların çeşitli ihtiyaçlarını önceden tahmin edebilmesi, bu tür ihtiyaçların olduğunu fark edebilmesi ve gerektiğinde  severek bunları       karşılayabilmesi.
* Farklılıklarla etkili bir şekilde başa çıkabilmek: Kişinin, etrafındaki farklı kişilerden kaynaklanan değişik sorunları gelişmeye ve değişmeye  yönelik birer fırsat olarak değerlendirebilmesi, ve bu fırsatlardan etkili bir şekilde yararlanabilmesi, bunları geliştirebilmesi.

* Politik farkındalık geliştirmek: Kişinin, herhangi bir topluluktaki duygusal yönlenmeleri ve güç dağılımını çözümleyerek değerlendirebilmesi.

2. Sosyal Beceriler: Kişinin, başka insanların tepkilerini kendi istediği doğrultuda yönlendirebilmesi.
* Etkili olma: Kişinin, karşısındakileri istediği doğrultuda ikna edebilmek için etkili yöntemler geliştirebilmesi.
* İletişim: Kişinin, karşıdaki kişiyi etkili bir şekilde dinlemesi ve onu ikna edebilmek için mesajın olduğu kadar üslubun da önemli olduğunun farkında olması.
* Sorun yönetimi: Kişinin, çeşitli sorular karşısında uzlaşarak çözüme yönelmesi.
* Liderlik: Kişinin, başka insanlara ilham vermesi ve onları yönlendirmesi.
* Değişim Yönetimi: Kişinin, değişim sürecini başlatabilmesi ve bu süreci yönetebilmesi.
* İlişki Kurmak: Kişinin, anlamlı ve doyumlu ilişkiler kurabilmesi.
* İşbirliği: Kişinin, başka insanlarla ortak amaçlar doğrultusunda çalışabilmesi.
* Ekip Çalışmasına Yatkın Olmak: Kişinin, bir grupla birlikte ortak amaçlar doğrultusunda sinerji yaratacak bir çalışmaya girebilmesi.

Goleman’ın sıraladığı bu beceri ve yetkinlikler her yaş ve meslek gurubundan insana, özellikle anne-babalara, eğitimcilere ve öğrencilere hayat başarısı bakımından ışık tutacak niteliktedir. Özellikle eğitim alanında duygusal zekanın varlığı ve bu farkındalığın sağlayabileceği avantajlarla ilgili olarak gözden geçirilmesi gereken çok şey var. Bunlardan en önemli ve en çok dikkat edilmesi gereken nokta çocuklarımızın duygusal hayatını ihmal ve göz ardı etmememiz. Duygularımız değil midir bizim gerçekte kim olduğumuzu hissettiren, kendimizi savunduran, sevdiklerimize bağlayan, aşkı yaşatan, hüzünlendiren veya delicesine bir hırsla hedefimize yönelmemizi sağlayan? Okullarda okutulan dersler sadece konuyla ilgili içeriği vermeye yönelik olup, duygusal içerikten yoksun ise öğrencilere hitap edemez ve dolayısıyla öğrenciler için itici bir hal alır. Öğretmenler her ne olursa olsun derslere duyguları katmak, teori ve uygulamayı bir arada, bağlantılı bir şekilde vermek, doğru sorular sorarak verdikleri bilgileri çocuklar için kalıcı bir hale getirebilmek sorumluluğundadır. Bu arada konu bilgisini alırken, öğrenciler grup/eşli çalışma gibi aktivitelerle iletişim yeteneklerini geliştirebilir ve bu tarz grupsal projelerle özgüvenlerini artırabilir, dinlemek, başkalarının fikirlerine değer vermek, seçim yapmak, sorunların üstesinden gelmek, plan yapmak ve buna benzer bir çok becerileri kazanma şansına sahip olabilirler. Bunun yanı sıra duygusal okuryazarlığını geliştirebilmiş bir öğretmen  herhangi bir disiplin sorunu veya davranış bozukluğu karşısında gerekli duyguları masaya yatırarak, öğrencilerinin bu tür davranışlarının hangi tür duygulardan kaynaklandığını görmelerini sağlayabilecektir.

KAYNAK: PERSONAL EXCELLENCE ŞUBAT 2004

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder