AÇIK DENİZ
Balkan şehirlerinde geçerken çocukluğum;
Her lâhza bir alev gibi hasretti duyduğum.
Kalbimde vardı "Byron"u bedbaht eden melâl
Gezdim o yaşta dağları, hulyâm içinde lâl...
Aldım Rakofça kırlarının hür havâsını,
Duydum, akıncı cedlerimin ihtirâsını,
Her yaz, şimâle doğru asırlarca bir koşu...
Bağrımda bir akis gibi kalmış uğultulu...
Mağlûpken ordu, yaslı dururken bütün vatan,
Rü'yâma girdi her gece bir fâtihâne zan.
Hicretlerin bakıyyesi hicranlı duygular...
Mahzun hudutların ötesinden akan sular,
Gönlümde hep o zanla berâber çağıldadı,
Bildim nedir ufuktaki sonsuzluğun tadı!
Bir gün dedim ki "istemem artık ne yer ne yâr!"
Çıktım sürekli gurbete, gezdim diyar diyar;
Gittim son diyâra ki serhaddidir yerin,
Hâlâ dilimdedir tuzu engin denizlerin!
Balkan şehirlerinde geçerken çocukluğum;
Her lâhza bir alev gibi hasretti duyduğum.
Kalbimde vardı "Byron"u bedbaht eden melâl
Gezdim o yaşta dağları, hulyâm içinde lâl...
Aldım Rakofça kırlarının hür havâsını,
Duydum, akıncı cedlerimin ihtirâsını,
Her yaz, şimâle doğru asırlarca bir koşu...
Bağrımda bir akis gibi kalmış uğultulu...
Mağlûpken ordu, yaslı dururken bütün vatan,
Rü'yâma girdi her gece bir fâtihâne zan.
Hicretlerin bakıyyesi hicranlı duygular...
Mahzun hudutların ötesinden akan sular,
Gönlümde hep o zanla berâber çağıldadı,
Bildim nedir ufuktaki sonsuzluğun tadı!
Bir gün dedim ki "istemem artık ne yer ne yâr!"
Çıktım sürekli gurbete, gezdim diyar diyar;
Gittim son diyâra ki serhaddidir yerin,
Hâlâ dilimdedir tuzu engin denizlerin!
Garbın ucunda, son kıyıdan en gürültülü
Bir med zamânı, gökyüzü kurşunla örtülü,
Gördüm deniz dedikleri bin başlı ejderi;
Gördüm güzel vücûdunu zümrütleyen deri
Keskin bir ürperişle kımıldadı anbean;
Baktım ve anladım ki o ejderdi canlanan.
Sonsuz ufuktan âh o ne coşkun gelişti o!
Birden nasıl toparlanarak kükremişti o!
Yelken, vapur ne varsa kaçışmış limanlara,
Yalnız onundu koskoca meydan ve manzara!
Yalnız o kalmış ortada, âsi ve bağrı hûn,
Bin mağra ağzı açmış, ulurken uzun uzun...
Sezdim bir âşina gibi, heybetli hüznünü!
Bir med zamânı, gökyüzü kurşunla örtülü,
Gördüm deniz dedikleri bin başlı ejderi;
Gördüm güzel vücûdunu zümrütleyen deri
Keskin bir ürperişle kımıldadı anbean;
Baktım ve anladım ki o ejderdi canlanan.
Sonsuz ufuktan âh o ne coşkun gelişti o!
Birden nasıl toparlanarak kükremişti o!
Yelken, vapur ne varsa kaçışmış limanlara,
Yalnız onundu koskoca meydan ve manzara!
Yalnız o kalmış ortada, âsi ve bağrı hûn,
Bin mağra ağzı açmış, ulurken uzun uzun...
Sezdim bir âşina gibi, heybetli hüznünü!
Rûhunla karşı karşıya kaldım o med günü,
Şekvânı dinledim, ezelî muztarip deniz!
Duydum ki rûhumuzla bu gurbette sendeniz,
Dindirmez anladım bunu hiç bir güzel kıyı;
Bir bitmeyen susuzluğa benzer bu ağrıyı.
YAHYA KEMAL BEYATLI
Şekvânı dinledim, ezelî muztarip deniz!
Duydum ki rûhumuzla bu gurbette sendeniz,
Dindirmez anladım bunu hiç bir güzel kıyı;
Bir bitmeyen susuzluğa benzer bu ağrıyı.
YAHYA KEMAL BEYATLI
Her şey hayal etmekle başlar. "Hayal kuramayan kişi ölüdür." der bir bilge. Bir kere hayal etti mi insan, kalemi ve kağıdı kuşanır, söz meclisine avdet eder. Kağıt ve kalem onun hayat ritmidir artık. Kimi zaman cesur bir savaşçı gibidir onlarla, kimi zamansa notalara hakim, usta bir müzisyen. Ne yazılırsa yazılsın, hep sevilendir sitem de naz da. Gönül ikliminde ısıtılır sözcükler, özenle tartılır ve sunulur sevilene. Bazen anadır uğruna mısralar döktürülen, bazense yar. Hasretini çekenlere vatandır, tutkusu olanlara ise deniz... Dizelerdeki ritmin, cümlelerdeki ahengin dışında çok az şeyle ilgilenen yazarların eleştirilerini ve katkılarını bir kenara bırakacak olursak, denizin hayatında önemli yeri olanların itiraf etmeye dünden razı oldukları deniz sevgisi karmaşık bir duygudur. Büyük oranda tutku, fakat aynı zamanda özlem duygularını içinde bulunduran deniz sevgisi, onunla olunca da ondan uzak kalınca da insanları yazmaya teşvik etmiştir. "Açlıktan, ayrılık acısından ya da denizden daha merhametsiz" dizesinin sahibi Shakespeare, denizin soluk yüzünden ne kadar bahsetse de onun zorlukları nedeniyle sarfedilen sözler, bir çocuğa hafifçe uzanan şefkatli bir elin dokunuşundan farksızdır.
Deniz teması, dünya edebiyatında olduğu gibi Türk yazarlar tarafından da geçmişten günümüze değin işlenmiştir. Bunların başında da değerli edebiyatçımız Yahya Kemal Beyatlı gelir. Yahya Kemal Beyatlı'nın şiirlerinde denize bu kadar yer vermesinin Bahriye Mektebi'nde öğretmenlik yapmış olmasının da etkisi olduğunu büyüktür. Yahya Kemal'in bütün şiirlerindeki tutumunu, edebi anlayışını çokça bilinen "Açık Deniz" eserinde bulabiliriz. Çünkü Açık Deniz, Yahya Kemal'in "hayatımı anlattığım" dediği şiiridir. Gerçekten de şair, çocukluğunu, delikanlı çağlarını, 1903'te İstanbul'dan bir Fransız Vapuru ile kaçarak Paris'e gittiğini, oradan da belki bir gün Manş Denizi kıyısında, okyanusun meşhur gelgitlerinden birini seyrettiğini Açık Deniz'de anlatmıştır.
Deniz teması, dünya edebiyatında olduğu gibi Türk yazarlar tarafından da geçmişten günümüze değin işlenmiştir. Bunların başında da değerli edebiyatçımız Yahya Kemal Beyatlı gelir. Yahya Kemal Beyatlı'nın şiirlerinde denize bu kadar yer vermesinin Bahriye Mektebi'nde öğretmenlik yapmış olmasının da etkisi olduğunu büyüktür. Yahya Kemal'in bütün şiirlerindeki tutumunu, edebi anlayışını çokça bilinen "Açık Deniz" eserinde bulabiliriz. Çünkü Açık Deniz, Yahya Kemal'in "hayatımı anlattığım" dediği şiiridir. Gerçekten de şair, çocukluğunu, delikanlı çağlarını, 1903'te İstanbul'dan bir Fransız Vapuru ile kaçarak Paris'e gittiğini, oradan da belki bir gün Manş Denizi kıyısında, okyanusun meşhur gelgitlerinden birini seyrettiğini Açık Deniz'de anlatmıştır.
"Açık Deniz" başlıklı şiir, Yahya Kemal tarafından 1911 yılından 1925 yılına kadar geçen on dört yıllık bir zaman zarfında işlenmiş ve üç bölümden oluşmuştur. Klasik Türk şiir geleneğine bağlı olarak yirminci asırda Türkçeyi, aruz veznini ve şiir dilinin ahenk unsurlarını çok iyi bilen, bunu şiirlerine başarılı bir şekilde yansıtan Yahya Kemal, şiirde kulağa ve gönle hitap eden, bu itibarla da Türk edebiyatına kalıcı şiirler bırakan usta şairlerimizden birisidir. Devrine göre son derece sade, pürüzsüz ve akıcı bir dil, şairin bu şiirinde kendisini açıkça ortaya koyar ki bu durum, O'nun üslûbuna hâkim olan hareketliliğin, dinamizmin ve canlılığın belirgin bir göstergesidir. Açık Deniz şiirinde, sonsuzluk idealini ve bu ideale duyulan hasretin, birbiriyle irtibatlandırılmak suretiyle verilmiş olması, bu şiirin Türk edebiyatı ile Türk kültür ve sanat tarihindeki önemini de ortaya koyar. Her ne kadar divan şiirinin tesirinde kalarak, bir kısım şiirlerinde eski dilimizi kullanmış olduğu görülse de Türkçeyi: "Bu dil ağzımda annemin sütüdür" diyecek kadar seven ve ona sahip çıkan Yahya Kemal, yaşadığı döneme göre "Açık Deniz" şiirinde içeriği ve ahengiyle sesini kuvvetle duyuran gösterişsiz, sade ve akıcı bir dil kullanmıştır.
Yahya Kemal'in şiirine başlık olarak seçtiği "Açık Deniz" sembolü, insanımıza tarihî şuur içinde evrensel bir nitelik kazandıran, "sonsuzluk idealine" ve "hudutları aşma" hedefine duyulan özlemin bir sonucudur. Hülya, hayal, akıncı ihtirası, asırlarca süren koşu, rüya, fatihane zan, ufuk, sonsuz ufuk, mahzun ufuklar, deniz, engin denizler, gökyüzü, liman, meydan, ruh, kıyı gibi büyük bir hassasiyetle seçilen ve şiire itinayla yerleştirilen kelime ve kavramlar, hep bu sonsuzluk idealinin ve Osmanlının "akıncı arzusunun" güdüsüyle söylenmiş kavramlardır.
Kaynaklar:
1-) Şiir İncelemeleri-Ahmet Kabaklı
2-) Türk Şiir Antolojisi-Refik Durbaş
3-) Kendi Gök Kubbemiz-Yahya Kemal Beyatlı
Kaynaklar:
1-) Şiir İncelemeleri-Ahmet Kabaklı
2-) Türk Şiir Antolojisi-Refik Durbaş
3-) Kendi Gök Kubbemiz-Yahya Kemal Beyatlı
yazı kaynağı: DENİZ HARP OKULU PUSULA DERGİSİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder