2 Aralık 2015 Çarşamba

4. Sınıf İnsan Hakları Masallar ve Etkinlik Sayfaları

1.MASAL: EN GÜÇLÜ KİM?
Çilbik adında bir çocuk varmış. Saçları fırça gibi, yanakları çilli, gözleri kara, elleri çatlak çatlak yara…Üstü başı kirli gezermiş ama her şeyi çok merak edermiş.
Günlerden bir kış günü, hava çok soğuk... Çilbik tek katlı evlerinden dışarı çıkmış. Evin önünde göl… Sular buz... Bir dana buzun üstünde... “Hey, düşersin!” demeye kalmadan dana kayıp düşmüş.
Bizim Çilbik, danayı kaldırıp kıyıya çekmiş, buzun üstüne çıkıp onunla alay etmiş:
Sevgili buz kardeş, bu ne hırs, bu ne hava, en güçlü sen misin dünyada?”

Buz, anında Çilbik’in ayağını kaydırmış, tepe taklak onu yere yuvarlamış. Çilbik şaşırmış, buz soğuk soğuk cevap ulaştırmış:
“ Eğer o kadar güçlü olsaydım üstüme buzdan bir ev kurardım, serin serin içinde yatardım. Güneş beni eritebilir miydi? ”
Çilbik, meraklı bir biçimde yüzünü güneşedönmüş:
Güneş keskin ışıklarıyla Çilbik’in gözlerini kamaştırmış, alaylı bir sesle onu cevaplamış:
“Eğer öyle olsaydı ocak yakardım, bulutların önünü kapatır, kışı kapıdan kovardım!”
Çilbik, bu kez bulutlara dönmüş: “Sevgili Bulut Abla, en güçlü sen misin bu dünyada?”
Bulutlar şakırdayıp gümbürdemiş. Çilbik korkudan sinmiş: “Kızma be abla! Sana ne yaptım ki?”
Bulut: “Kızmıyorum.” diye karşılık vermiş. “Biraz aklını kullan! Dediğin doğru olsaydı
küçücük yağmur damlaları beni çözüp dağıtabilir miydi?”

Çilbik, yağmur tanelerini küçümsemiş: “Ah, o mu herkesten güçlü olacak be ablacık?” Yağmur, Çilbik’in yüzünü ıslatıp kirleri aşağı akıtmış, Bulut Abla cevap vermeden kendisi söze karışmış:
“Öyle değil işte! Öyle olsaydım yere düşer düşmez toprak beni emebilir miydi?”
Çilbik bakmış ki her şey sandığından daha başka. Bu kez toprağa eğilmiş:
“Toprak Ana,” demiş.
“Şimdi anladım. Senden daha güçlü yok bu dünyada!”
Toprak Ana şöyle bir dalgalanmış, anında bizim Çilbik sarsılıp yere yuvarlanmış. Toprak Ana hemen kulağına fısıldamış:
“Öyle olsaydı eğer benim üstüme ekin ekebilir miydin, minik ekinler beni delip dışarı çıkabilir miydi?”
Çilbik, sabırsızca baharı beklemiş. Bahar gelir gelmez ekinlere koşmuş   “Ekin kardeş, senden daha güçlüsü yok mu bu dünyada?”
“Öyle olsaydı beni biçebilir miydin, koyunlar beni yiyebilir miydi?”
Ekinler rüzgârla dalgalanmış, sesini Çilbik’e ulaştırmış:
İÇilbik, çaresiz koyunlara gitmiş. Koyunların yünleri saçak saçak, kimi renkli, kimi
kıvırcık:
“Sevgili Koyun Hala, sizden daha güçlüsü yok mu bu dünyada?”
Koyunlar melemiş, biri kenarda yatan köpeği göstermiş:
“Biz çok güçlü olsaydık onunla bizi çekip çevirebilir miydin? Yünlerimizi kırpıp
kumaş yapabilir miydin?”
Çilbik, köpeğe koşmuş: “Sevgili Köpek Amca, senden daha güçlüsü yokmuş bu dünyada!”
Köpek ağzını bir karış açıp esnemiş, kuyruğu ile sivrisinekleri göstermiş:
“Ah Çilbik oğul ah, öyle olsaydı bir sivrisinek bile beni deli ederken senin emrine girer miydim?”
Çilbik’in aklı şaşmış, sivrisineği aramış. Sivrisinek vızz o yana, vızz bu yana uçmuş.
Çilbik’in kirli yüzüne konmuş. Kıkır kıkır gülüp burnuna iğnesini sokmuş:
Çilbik bir şaplak savurmuş:
“Ey sivrisinek! Söyle bakalım, en güçlü sen misin yoksa?”
Sivrisinek kaçıp dala konmuş, Çilbik’e nanik yapıp:
Öyle olsaydı beni kovabilir miydin?” demiş. “Daha kendini bile tanımıyorsun, bir de kirli pasaklı geziyorsun!”
“Hiç de değil!”
Sivrisinek alayla vızıldamış:
“Öyle, öyle işte!” demiş. “Senden daha güçlüsü olur mu bu dünyada? El, ayak sende, kirli geziyorsun hem de. Akıl sende, çalışmak sende, yazı sende, kitap sende, bilgi-buluş sende, geriye ne kaldı bende?”
Çilbik, bir an duralamış, başını sallayıp koşa koşa eve varmış, elini yüzünü yıkayıp keyifle kahvaltıya başlamış...SON….

Düşünelim, Tartışalım – Sorular

1.       Sivrisinek neden “Senden daha güçlüsü olur mu bu dünyada? El, ayak sende, kirli geziyorsun hem de. Akıl sende, çalışmak sende, yazı sende, kitap sende, bilgi-buluş sende, geriye ne kaldı bende?” demiştir?
…………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………

2.       Havyanlar özgür müdür? Neden?
……………………………………………………………………………………………………………………………………………………………

3.       Hayvanlar devlet kurar mı? Neden?
……………………………………………………………………………………………………………………………………………………………

4.       Hayvanlar birbirlerine hoşgörülü davranır mı? Neden?
…………………….……………………………………………………………………………………………………………………………………..
5.       İnsanları hayvanlardan ayıran özellikler nelerdir?
…………………….……………………………………………………………………………………………………………………………………..
…………………….……………………………………………………………………………………………………………………………………..
Bilgi Edinelim
İnsan yeryüzündeki binlerce canlıdan bir tanesidir. İnsan kimi özellikleri ile diğer canlılardan ayrılır. İnsanı tanımlamak oldukça güç olmakla birlikte onu diğer canlılardan ayıran bazı özellikleri sıralanabilir:
İnsan düşünme özelliği olan akıllı bir varlıktır. Bu özelliği ile karar verir, tercih yapar, soru sorar, merak eder, şüphe duyar. İnsan alet yapan ve kullanan bir varlıktır. Yaptığı aletlerle yaşamını kolaylaştırır. İnsan eğitebilir ve eğitilebilir bir varlıktır. Bu sayede bilgi edinir ve beceri geliştirir. İnsanın bilgi edinmesi ve beceri geliştirebilmesi için eğitime ihtiyacı vardır. İnsan tarihi olan ve geçmişini bilen bir varlıktır. Geçmişine bakar ders çıkarır ve geleceğine yön verir. İnsan toplumsal bir varlıktır. Yaşamak için diğer insanlara ihtiyaç duyar. Bu ihtiyacını karşılamak üzere hayvanlardan farklı olarak diğer insanlarla bir araya gelir ve düzenleyici bir kurum olan devleti kurar. İnsan aynı zamanda birlikte yaşamayı kolaylaştırmak için kurallar koyar ve kendisi de bu kurallara uyar. İnsan duygusal yanı olan bir varlıktır. Gülebilmek, ağlayabilmek, eğlenebilmek, mizah sahibi olmak insana özgü niteliklerdir. İnsan duygu ve düşüncelerini çeşitli yollarla ifade eder. Bu yollardan birisi de sanattır. İnsan sanat
sayesinde düşüncelerini daha etkili bir şekilde anlatabilmektedir. İnsan değerleri olan bir varlıktır. Değer üretir, bunları korur ve gelecek nesillere aktarır. Özgürlük, eşitlik, kardeşlik, adalet, sevgi, saygı, hoşgörü, dostluk ve dayanışma gibi değerler insana özgü ve bütün insanlık için ortak evrensel değerlerden bazılarıdır. İnsan aynı zamanda kendisine bırakılan somut olan ve olmayan kültürel mirasına sahip çıkar ve onu koruyarak gelecek nesillere aktarır. Bu özellikler bütün insanlarda ortak olup bunların bir kısmı doğuştan bir kısmı ise sonradan, yaşarken edinilir. İnsanın fiziksel özellikleri, dini, milliyeti, ırkı, cinsiyeti, yaşadığı yer vb. insanı insan yapan ayırt edici özellikler değildir.

2.MASAL: SAĞLIK NE?
Bir varmış, bir yokmuş, Allah’ın bendesi (kulu) çokmuş. Bu bendelerden bir padişah, bir de genç şehzade yani oğlu varmış. Şehzade işinde usta ama çok hasta, çıkmak istemezmiş
tahta. Padişah çok üzülürmüş. Ünlü hekimlere elçi gönderir, onlardan haber beklermiş. Gelen hiçbir hekim, oğlunun derdine bir ilaç bulamazmış. Sonunda bir hekim çıkagelmiş:
 “Oğlunuza mutlu bir adamın iç gömleğini giydirmeniz gerek. O zaman sağlığına erişecek.”
Padişah, hemen iki vezirine iki kese dolusu altın vermiş: “Gidin mutlu bir adam bulun, bu altınları verip gömleğini getirin, oğlum giyinsin.” demiş. O devirlerde varlı-servetli olanlar mutlu sayılıyormuş. O tip insanlar da dünyada azmış. Vezirler bu varlı-zengin adamları aramışlar, taramışlar, sonunda birini bulmuşlar.
“Görüyoruz ki siz çok mutlu bir insansınız! Bize bir iyilik etmek ister misiniz?”
Adam acı acı gülmüş:
“Kim demiş mutlu olduğumu? Bu kadar malım servetim var.
Ama bir lokma baklava börek yiyemem, birazcık mercimek çorbası içemem.”
Vezirler şaşkınlık içinde: “Neden?” diye sormuşlar.
“Şişmanlıyorsun, şekerin yükseliyor, diyor hekim; izin vermiyor.”
Vezirler, başka bir zengin insan aramaya çıkmışlar. Çok geçmeden aradıklarını bulmuşlar. Adamın toprakları uçsuz bucaksız, hayvan sürüleri vadileri doldurmuş. Bahçeleri meyve, sebze dolu. Ağaç dallarında bülbüller, hepsi ses sese vermiş öterler. Adam altın kubbeli bir türbe yaptırıyormuş.
“Hah, bulduk!” diye düşünmüşler, gidip adama selam vermişler:
“Sizin iç gömleğinizi almaya geldik. Fiyatı neyse vermeğe hazırız.” demişler.
Adam şaşkınlık içinde sormuş:
“Kirli bir gömlek ne işinize yarayacak? Niçin bu gömleğe para vereceksiniz?”
Vezirler cevap vermişler: “Görüyoruz ki çok zenginsiniz, keyfiniz yerinde, altın kubbeli bir türbe yaptırıyorsunuz.”
Zengin adam: “Hele sorsanıza, niçin yaptırıyorum bu türbeyi?” demiş.
“Niçin?” diye sormuş vezirler.
“Çünkü dünyalar kadar sevdiğim karım genç yaşta öldü. Ben yapayalnız kaldım. Ona bu türbeyi yaptırıyorum ki biraz teselli bulayım, her gün gelip türbenin içinde ağlayayım.”
Vezirler anlamış ki zengin olmakla da mutlu olunmuyor. İşleri daha da zorlaşmış, acaba kim mutlu? Kim? Yine aramaya koyulmuşlar. Az gitmişler, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş, bir öğleüstü yoksul bir adama rast gelmişler. Adam, bir ağaç gölgesine uzanmış yatıyormuş.

“Hah!” demişler, “İşte mutlu adam. Bu vakitte yatıyor, keyfine bakıyor!”
Adamı uyandırmışlar. Adam ürpertiyle kalkıp oturmuş:
“Ne var, ne istiyorsunuz?”
“Görüyoruz ki keyfin yerinde, herkes tarlada işte! Sen uyuyorsun bu vakitte. Sana altın verelim, gömleğini alalım dedik, yanına geldik.” Adam, hiçbir şey anlamamış, korkuyla ağacın arkasına saklanmış: “Beni dövmeye mi geldiniz yoksa? Suçum yok benim. Beş koyunu hırsız çaldı, bana iftira
attılar, dövüp çobanlıktan attılar. İş ekmek bulamadım, açlıktan buraya yattım.” Bakmışlar ki her insanın bir derdi, bir sorunu var.
Yola devam etmişler, günün birinde başka bir kente gelmişler.
Şehrin girişinde genç bir adam hem duvar örüyor hem de şarkı söylüyormuş. Onu uzaktan izlemişler. Hem şarkı söylüyor hem de kerpiç alırken elini kaldırıp bir güzel oynuyormuş. Yavaş yavaş ona yaklaşmışlar: “Günün aydın olsun delikanlı! ”Genç adam şarkıyı kesip cevap vermiş: “Aydınlık içinde olun.”
Vezirler merakla sormuşlar: “Çok mutlu görünüyorsun.”
“Çok şükür. İşim var, eşim var, canım sağ, çalışıyorum. Tabii ki mutluyum.”
Vezirler heyecanla: “O zaman iç gömleğini bize ver. Sana bin gömlek parası verelim.”
Genç adam utanarak yakasını açıp göstermiş: “Kusura bakmayın, iç gömleğim yok ki benim.” demiş. “Kazandığımla karnımı zor doyuruyorum.”
Vezirler üzülerek geri dönmüşler: “Şimdi biz şehzadeyi nasıl sağlığına kavuşturacağız?
Padişaha nasıl bir cevap vereceğiz?” demişler.

SORULAR

1. Şehzade işinde usta ama çok hasta, çıkmak istemezmiş tahta. Padişah çok üzülürmüş. Ünlü hekimlere elçi gönderir, onlardan haber beklermiş. Gelen hiçbir hekim, oğlunun derdine bir ilaç bulamazmış.
Sence padişah ülkesindeki herkesin sağlık hakkını şehzadesininki kadar önemser mi?
…………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………

2.Sağlık hakkı sadece şehzadeler de mi olur? Neden?
……………………………………………………………………………………………………………

3. Başka bir köylü hasta olsaydı sağlık hakkını aramak için bu kadar imkâna sahip olabilecek miydi?
……………………………………………………………………………………………………………

4. Doktora gitme hakkını 18 yaşına gelince mi ediniyoruz? Neden?

……………………………………………………………………………………………………………

5. . Vezirlerin, iç gömleğini istediği insanlara para ödemeden onların gömleklerini almaya hakkı var mıdır?
……………………………………………………………………………………………………………

6. Para vererek hak alabilir miyiz?
……………………………………………………………………………………………………………

7.Zengin insanların fakir insanlara göre daha mı fazla hakkı vardır?
……………………………………………………………………………………………………………

8. Okula gitme hakkımız engellenebilir mi?
……………………………………………………………………………………………………………

9. Senin ya da ailenin izni olmadan bir kişi/kişiler sizin evinize girebilir mi? Neden?
……………………………………………………………………………………………………………

BİLGİ EDİNELİM
Temel haklar kişinin insana yaraşır bir biçimde yaşayabilmesi için gerekli
olan öncelikli haklardır. Temel hakların insani değerleri koruma işlevi vardır. Temel
haklar başkasına devredilemez, vazgeçilemez ve dokunulamazdır. Temel
haklar; yaşama hakkı, kişi dokunulmazlığı hakkı, sağlık hakkı, eğitim hakkı, dilekçe
hakkı, seçme seçilme hakkı, konut dokunulmazlığı hakkı ve özel yaşamın
gizliliği hakkıdır. Bu haklar devlet tarafından güvence altına alınır, korunur ve
yurttaşlar tarafından kullanılması sağlanır. Devletin hakları iyileştirme ve geliştirme
sorumluluğu vardır.
Yaşama hakkı olmadan diğer haklar kullanılamaz. Yaşama hakkı anne karnında
başlar. Hiç kimse ya da hiçbir kurum bir insanın yaşamına son veremez.
Kişi dokunulmazlığı hakkı ise yaşama hakkının devamı niteliğindedir. Bu hak ile kişinin yaşama hakkı yanında bedensel bütünlüğü de güvence altına alınmıştır.
Aksi hâlde bedensel bütünlüğü zarara uğramış bir insan diğer pek çok hakkını
ve özgürlüğünü kullanamaz. Yaşama ve kişi dokunulmazlığı hakları ile yakından
ilişkili olan bir diğer temel hak da sağlık hakkıdır. Her insan sağlıklı bir yaşam
sürdürebilmek için bu haktan eşit bir şekilde yararlanmalıdır.

3.MASAL: KIRK GÜNÜN BEYLİĞİ
Bir adam varmış; yoksulmuş. AdıFazıl. Karısı ve üç çocuğu ile Cizre’de yaşarmış.Fazıl durmadan iş arar, neyeel atsa elinde kalırmış.Kendisini uğursuzsayar, sinirli sinirlidolaşırmış.
Bir gün tellâlın bağırdığını duymuş:
“Duyduk duymadık demeyiiin! Beyimiz Allah’ın adil ve şefkatli meleğini arıyor!
Hazreti Hazer’dir adı, gösterir adil olanı!.. Kim ki bulur onu, alır kese kesealtınlarııı!”
Tellâl, caddelerde dolaşıp davula tokmağı vuruyor, tekrar bağırıyormuş:
“Duyduk duymadık demeyiiin! Altınları cebinize indiriiin!”
Duyuruyu işitince Fazıl’ın yüreği hoplamış, derhâlsaraya koşmuş:
“Altınları bana verin, ben Hazreti Hazer’i bulup getireceğim,”demiş. Kendinden öyle emin söylemiş kiyedi kese altını hemen vermişler:
“Getirdiğin gün yedi kese altın daha alacaksın.” demişler.
Fazıl: “Tamam! Bulacağım.” diye söz vermiş.
“Kırk gün içinde bulamazsan kellenivereceksin.”
Fazıl, onu da kabul edip altınları almış.Fazıl kendinihiç olmamış kadar güçlü hissetmiş,
sonra pazarın yolunu tutmuş. Neleryokmuş ki pazarda! Etler, meyveler,giyecekler... İhtiyaçlarını alıp evedönmüş.Neşeli yüzü gülüyor, şıkır şıkır oynuyormuş.
Nanay da naynay!..”Karısı Gule, kapıda onun oynadığınıgörünce kapıyı açmış:
İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi
“Ne oldu Fezo? İş mi buldun yoksa altın mı?”
“Sorma Gule sorma! Zengin olduk, zengiiin!”
Gule, Fazıl’ın arkasındaki kocaman torbaya bakıp şaşırmış.
“Nedir bu Fezo, nereden aldın? Yoksa çaldın mı?”
Fazıl: “Aşk olsun Gule! Ben hırsız mıyım?” demiş. “Tellâl’ın çağrısını duyar duymaz,koşup saraydan altınları ben aldım. İşte!”Kese kese altını çıkarıp karısının başından aşağı saçmış, torbayı karısına veripkollarını kaldırarak oynamaya devam etmiş.
Gule ise sevinecek yerde ağlamaya başlamış, dövünüp feryadı koparmış.
“Sen nereden bulacaksın Hazreti Hazer’i? Vereceksin o kelleni!”
Fazıl onu teselli etmek için:
“Üzülme sen Gule, kız.” demiş. “Aramaya gideceğim ben. Bulduysam ne âlâ negüzel. Bulamazsam sen bol yap yemeği, kutlayalım kırk günlük beyliği!”
Gule itiraz etmiş:
“Sen delisin, sen delisin! Aklını yitirdin! Götür o altınları geri ver. Yoksa kellen
gidecek!”
Fazıl dinlememiş. “Sen dediğimi yap, gerisine karışma, Allah kerim.”

SORULAR

1.    Cizre Bey’i, Fazıl’a “Hazreti Hazer’i kırk gün içinde bulamazsan kelleni vereceksin.”diyor. İnsan yaşamına son vermeye kimsenin hakkı var mı? Herkesinyaşama hakkı var mı?
……………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………

2.    Fazıl altınlar için neyinden vazgeçmeyi göze alıyor? Herhangi bir şey karşılığındayaşama hakkınızdan vazgeçer misiniz?
………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………
  

3.     Hastalanıp hastaneye gittiğinde doktor seninle ilgilenmek zorunda mı?

………………………………………………………………………………………………….

4.      Teneffüste sadece öğretmenlerimizin istediği oyunları mı oynayabiliriz?
…………………………………………………………………………………………………………………………………………………………
5.     Sınıfa kapıyı çalmadan girmemek ile evlere zil çalmadan girmemek arasında
nasıl bir ilişki var?
…………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………....

Bilgi Edinelim
On sekiz yaşından küçük olan kişiler çocuk olarak tanımlanır. Çünkü gerek bedensel
gerek zihinsel bakımdan çocuklar gelişimlerini henüz tamamlamamışlardır.
Çocukları olası istismar ve kötü muameleden korumak ve en iyi şekilde
geleceğe hazırlanmak için 20 Kasım 1989 tarihinde Çocuk Haklarına Dair Sözleşme
kabul edilmiştir. Dünyadaki hemen tüm ülkelerce kabul edilen sözleşme,
çocukların yetişkinlerden farklı oluşundan hareket edilerek oluşturulmuştur.
Sözleşme, çocukların bu farklılık çerçevesinde sahip oldukları özel hakları içerir.
Çocukların yararı gözetilerek oluşturulan bu hakların tamamı dünyadaki bütün
çocukları kapsar.
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme; nerede doğduklarına, kim olduklarına,
cinsiyetlerine, dinlerine ya da kökenlerine bakılmaksızın bütün çocukların haklarını
tanımlamaktadır. Bu sözleşmeye yön veren temel değerler ise şunlardır:
Ayrım gözetmeme, çocuğun yararını gözetme, yaşama ve gelişme ile katılım.
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, on sekiz yaşın altında olanları çocuk olarak
tanımlamakla başlamaktadır. Sözleşmede ele alınan başlıca konular şunlardır:
• Ana–babanın rolü ve sorumluluğu, bunun ihmal edildiği durumlarda devletin
rolü ve sorumluluğu
• Bir isme ve vatandaşlığa sahip olma ve bunu koruma hakkı
• Yaşama ve gelişme hakkı
• Sağlık hizmetlerine erişim hakkı
• Eğitime erişim hakkı
• İnsana yakışır bir yaşam standardına erişim hakkı
• Eğlence, dinlenme ve kültürel etkinlikler için zamana sahip olma hakkı
• İstismar ve ihmalden korunma hakkı
• Uyuşturucu bağımlılığından korunma hakkı
• Ekonomik sömürüden korunma hakkı
• İfade özgürlüğü hakkı
• Düşünce özgürlüğü hakkı
• Dernek kurma özgürlükleri hakkı
• Çocukların kendileriyle ilgili konularda görüşlerini dile getirme hakkı
• Özel gereksinimleri olan çocukların hakları
• Engelli çocukların hakları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder